
Güzel bir haftasonu kaçamağının ardından yeniden istanbulda , evimde ve pc başındayım. Cuma günü otogar yine beni eski anılarımla karşıladı. Arkadaşım yeşimle buluştum ve beraber yola çıktık. Kulağımda çalan şarkılar yüzüm dağlara , denizlere çevrili. İndiğimizde bizi karşılayan arabada arkadaşımız yasemin ve abisi gülümseyerek karşıladı bizi eve vardığımızda burnuma gelen güzel kokular iyi bir ziyafet çekeceğimizin habercisiydi ( önceden yapılacakları tahmin ettiğim için aç gitmiştim zaten ) güzel yemekler hoş sohpetler paylaşılan anılar derken birden büyük bir pastanın bana doğru geldiğini gördüm üstünde büyük bir mum :) doğum günümü bir kez daha kutlamış oldum sevdiğim arkadaşlarımla...
Sabahın erken saatlerinde istem dışı uyandım. Aldığım derin nefes ciğerlerime bayram yaşatmama yetti öten horozlar mööö leyen inekler kuşların cıvıltısı derken her şey bir köy evinde uyandığımı bana hatırlatmaya yetiyordu. Saat 9:00 sularıydı sanırım o devasal cipin kapının önünde belirmesi köy yerinde bu arabanın burada ne işi var diye birbirimize bakarken yasemin ayça ablam geldi diye geziniyordu ortalıkta arabaya ne zaman bindik ne zaman o devasal villaya gittik hatırlamıyorum :) Evin büyüsü beni öylesine sarmıştıki arkadaşlarım dürterek kendime getirdiler. Büyük bir çiftlik onun içinde atlar ve geyikler otlarken biraz ilerisinde büyük bir göl içinde balık ve ördekler ve bir tanede kayık mevcuttu ona binip tur atmadan gitmedim tabi ki :)) eve girdiğimizde eşyaları ve mevkisiyle bir kez daha büyülendim kahvaltı hazır sesiyle masaya geçtik inanılmaz bir manzara ve binbir çeşit kahvaltı sofrasıyla keyifli dakikalar zamanı nasıl harcadığımı unutturdu bana. Yediklerimizi hazmetmek üzere yeniden evi ve çevresini gezmeye koyulduk fındık , şeftali , ağaçlarından mevvaları toplarken bir yandan da fotoğraflar çekildik durmadan...
Tatlı bir yorgunlukla eve döndük güzel bir duş biraz uzanmak iyi geldi bana. Son anda bi başka arkadaşımız süpriz yaptı ve oda bize katıldı yolların verdiği yorgunlukla eve zar zor atmıştı kendini ama onu bırakmadık tabi ... apar topar traktöre bindiğimiz gibi kavun karpuz tarlasına doğru yola koyulduk mahsullerimizi topladık güldük eylendik ve espirilerle akşama doğru eve girdik ve yine güzel bir ziyafetten sonra kahvelerimiz orta mutluluğumuz şekerliydi :)
Gün yine sona ermiş uyku tatlı tatlı vuruyordu , gün güneşli gök mavi yaşam tüm güzelliğiyle günaydın diye fısıldarken kalktığımda hazır olan kahvaltı kendime getirdi yine beni :)) taze süt köy yumurtası bahçeden toplanan domates , salatalık ve vazgeçilmezim tereyağında kızaran patates kızartması ve daha bir çok şey sayamadığım :) yediklerimi hazmetmek üzere kendimi evin arkasına attım köpekler , inekler , kazlar , civcivlerlere yemlerinden verdim biraz oynaştım ... son günümüzü daha iyi değerlendirmek üzere köyü geziye çıktık hep beraber bisikleti bir ara kaptığım gibi kendimi yollarda özgürce mutluluğun tadını çıkarta çıkarta dolaştım geri dönmek kolay olmadı eşyalar buruk bir şekilde toplandı vedalar edildi otobüsler yine meskenimiz oldu. İstanbul trafiğiyle hoşgeldin derken aklımdan geçenler ;
''taşın toprağın altın sen aziyet etsende senden vazgeçmek ne mümkün istanbul'' :)

